İslâmî mayalanmalar, doğuda, Türkistan ve Endonezya, kuzeyde, Kafkasya, batıda, Anadolu Yarımadası’nın yarısı, Kuzey Afrika ve asıl ana hedef olan İspanya’da engin bir hayat anlayışıyla yaşanmış, o dönemlerde sağlanan huzur ortamı insanlığın gönlünde bir hayat akışı olarak intikâl edegelmiştir.
Sekizinci yüzyılda İspanya toprakları üzerinde kurulan Endülüs Emevi Devleti, ortaçağın en yüksek medeniyetini temsil edecekti. Bu yüzden İberik yarımadası, 15. yüzyılın sonuna kadar, Avrupa’nın ilim, kültür, sanat ve ticaret merkezi olma kimliğini taşımıştır. Zengin ve son derece açık esaslara dayalı İslâm anlayışı, bu iklimde inanılmaz derecede bir yayılım kabiliyeti göstermiş bulunuyordu. Afrika’nın kuzeyini kasıp kavuran bir kuraklık, bu bölgelerde yaşayan halkları, Arabistan’dan kopup gelen süvarilerle birleşmeye itiyordu. Bizans idaresine tâbi olan yorgun sınır orduları inançlı topluluğun da tesiriyle öyle bir huzura doğru yürümüştü. Hızla geçen yüzyıllar hâlâ zihinlerde yer eden o yüksek Kurtuba Endülüs atmosferini gölgeleyememişti.
Adı, oldum olası Tarık Bin Ziyâdlarla özdeşleşmiş olan Endülüs diyarına, başkent Madrid’e o günlerde Madagaskar’dan bir maslahatgüzâr gelecekti. Ülkesini temsilen Madrid elçilik Maslahatgüzarlığına atanan Prof. Dr. Âmil Maruf; El-Ezher Üniversitesi İlâhiyat Fakültesinde İslâm tarihi okumuş ve daha sonra da İstanbul-Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde İslâm felsefesi üzerinde kariyerini tamamlamıştı. Bu roman sizi Âmil Maruf üzerinden İspanya’ya, Endülüs ülkesine tarihi bir yolculuğa davet ediyor.