İki gardiyanın elindeki mahkûm, sanki bu da asılmanın başka bir formalitesiymiş gibi, merakla bakıyordu.
Darağacı, hapishanenin ana alanından ayrı ve uzun dikenli otlarla kaplı, küçük bir avludaydı; bir barakanın üç kenarı gibi, üstte kalaslı, üzerinde iki kiriş ve ipin sarktığı bir çapraz çubuk gibi bir tuğla dikmesiydi. Hapishanenin beyaz üniformalı, gri saçlı bir mahkûmu olan cellat, darağacının yanında bekliyordu. Biz içeri girerken bizi köle gibi bir çömelmeyle karşıladı. Francis’ten bir söz üzerine, iki gardiyan, tutukluyu her zamankinden daha yakından kavradı, yarı önderlik etti, onu idam sehpasına yarı yarıya itti ve beceriksizce merdivenden çıkmasına yardım etti. Sonra cellat tırmandı ve ipi mahkûmun boynuna sabitledi.