Okuyup okumadığından habersiz bir şekilde, adına şiirler yazıyorum. Biraz özlüyor, biraz anıyor, biraz da sövüyorum.
Şimdi istediğin gibi uzaklaş benden, varlığının verdiği acıyı yokluğumda hisset.
Sonra masada duran o son sigaradan derin bir nefes al ve şöyle bir geçmişine bak.
Neler görüyorsun?
Hiç değil mi? koca bir hiç. Çünkü sen her zaman en çok canını acıtanın peşinden gittin. Seni en çok üzen, en çok ağlatan için ağladın gecelerce. Seni saf, ter temiz kalbiyle seveni hiç bir zaman göremedin. En çaresiz anlarında, en zor zamanlarında elinden tutup kaldıracak birine ihtiyacın olduğunda vardım hep senin için.
Sonra hep gittin. Düştün, geldin sardırdın yaralarını, yine gittin. Öyle de güzel gidiyordun ki; bir kere bile dur diyemedim. Son gidişinin üzerinden epey zaman geçti, henüz dönmedin. Sanırım bu sefer buldun mutluluğu. Ya da; hiç bilmediğin bir yerde paramparça ve darmadağın bir halde bana dönemeyecek kadar zor durumdasın. Dilerim ki öyledir. Çünkü senin her gidişinde ben o halde olurdum. Uykusuz geçen geceler, karın ağrıları, geçmek bilmeyen sonsuz acılar…
Şimdi sen beni anla.
Bulunduğun yerden yavaşça doğrul ve bir daha bak geçmişine.
Beni ara o gizlediğin tozlu rafların içinde. Ara, sor, merak et.
Dedim ya, beni anla.
Bunun için, o sigaradan son bir nefes al ve izmariti bileklerinde söndür.
*Evvela sabır*