Camiye girerken, Sultanın merdivenlerden çıktıktan sonra kapıda durup da sağ eliyle bir yere dokunduğunu ve bir şeyler okuduğunu fark etmişti. Siyah bazaltla beyaz mermerin harika uyumundan oluşan bu kapının kenarına Sultan Alaeddin hususiyetle Fetih Suresi’nin ayetlerini nakşettirmişti:
*İnnâ Fetahnâ Leke Fethan Mübiynâ…*
Bu ayetlere dokunmuştu büyük Sultan.
Sonraları, çok sonraları Ömer bu camiye gidip defalarca dokunacaktı taşa işlenmiş bu ayetlere.
Taşın zahiri nazarda kıymeti yoktu aslında, taşa yüklenen mana kıymetliydi. Ömer’in de büyük Sultan Alaeddin’in el sürdüğü yerlere dokunmasının sebebi, bu manayı kavramaya çalışıp biraz olsun nasiplenmekti. Önceki toplumlar taşa verilen kıymette ileri gitmişler ve elleriyle yaptıkları taş parçalarını ilahlaştırmışlardı.
Ecdad, hem Kuran-ı Kerim ayetlerini nakşetmişti taşlara hem de bu toprakları vatan yapmak için döktüğü kanı, aziz mücadelesini, yüklendikleri sorumluluğu ve hatıralarını zarif bir hissiyatla işlemişlerdi taşlara, torunları unutup gitmesin diye.