Anton, isimlerini haritalarda bulamayacağınız adalar, kimsenin gölgesine basmadığı topraklar ve en uçsuz bucaksız okyanuslar arasında kaybolmuş bir gezgin. O, bazen bir yazar, bazen bir ressam, bazen sadece yelkenine yön veren bir denizci… Ama asıl aradığı şey, belki de kendisi.

Filipin Denizi’nin fırtınalarından Tristan Adası’nın sert rüzgârlarına, Ulaşılamayan Adalar’ın kayalık sahillerinden Güney Amerika’nın unutulmuş limanlarına kadar uzanan bu yolculukta Anton, kimi zaman okyanusun tuzlu rüzgârına kendini bırakırken kimi zaman da ıssız adalarda tek başına kamp kuruyor. Büyük şehirlerin gürültüsüne istemeden karışırken yanında sadece bir defter, eski bir harita ve anımsamak istediği ama bir türlü hatırlayamadığı geçmişi var.

Bir Çakravartin’in Yol Hikâyesi; hatırlamakla unutmak, gitmekle kalmak arasındaki ince çizgide yürüyen, sürükleyici bir roman.