Aradığımı fark etmemesini umarak hemen telefonu kapadım. Zaten daha fazla duymak, dinlemek istemiyordum. Arabayı sağa çekip durdum. Bir süre öylece bekledim; duyduklarıma bir anlam vermeye çalışıyordum. İnanmak çok güç. Tıpkı çok sevdiğin birinin aniden ölmesine inanamamak gibi. Kötü bir rüya görmek gibi, bir an önce uyansam keşke. Uyansam, yanında açsam gözlerimi, “geçti” dese, “sadece kötü bir kabus gördün, buradayım, yanındayım”. Yok ama bu gerçekti. Zorlukla nefes alıyordum. Kalbim deli gibi atıyordu. Tüm duygularım, düşüncelerim gibi gözyaşlarım da donmuştu. Bu yaşadığım her neyse hiçbir anlamı yoktu. Kaskatı kesilmiştim. Bunun sonucunda şiddetli bir baş ağrısıyla sarsıldım. Başım dönüyor, midem bulanıyordu. Ne yapacaktım şimdi? Tüm hayatım beş dakika içinde un ufak olmuştu. Enkaz altında nefessiz bekliyordum. Tekrar arasam ne diyecektim, ne soracaktım? Nasıl sakinleşeceğimi biliyordum ama yapamazdım. Burada durmanın da bir anlamı yoktu. Camı açıp biraz nefes almaya çalıştım. Çantamdan eksik etmediğim migren ilacımı biraz suyla hemen yuttum. Beş-on dakikaya hafiflemeye başlardı. Derhal eve dönmeliydim, sığınağıma….