En büyük acının bilinmez bir boşluğun ortasına düşüp zamansızca beklemek olduğunu daha iyi anlıyordun. Hayat, her sabah bir kadehte size sunulan zehri içmek gibi olmuştu.
Yoğun bir boşluğun içinde yol almaya çalışıyordun. Kendinize gelmeye çalıştığınız anda gerçeklerin çekiciyle bilinciniz örseleniyordu.
Nefes almak bir azap haline gelmişti. Tuhaf duygular yaşıyordunuz. Zaman geçtikçe unutmuyordunuz, aksine beklentileriniz tazeleniyordu. Aylar yıllara eklemlenmeye başlanmıştı.
Başvurmadık yer kalmamıştı. Bilgilerinizi bırakın biz sizi ararız deyip geçiştirmişlerdi yıllarca. Beli bükülmüş Fatma kadın çaresiz. Kerim’in odasını ilk günkü gibi muhafaza ediyordu. Vestiyerdeki montu sararmaya başlasa da kaldırmıyordu yerinden.
Mutluluk burcundaki sevincinizin kaldığı yerden devam edeceği günü bekliyordunuz. O zamandan beri dama çıkıyorsun her sabah. Etraftaki yollara bakıyorsun. Yolların başında uzun boyuyla koşuşturarak gelen o mu? Başını nereye çevirsen onu…