“Delikanlının arabadan inmesiyle, çeşme başındaki kızlardan, kenarları beyaz oyalı al yemenili olanının içinde uyuyan keklikler ansızın havalandı. Yüreği yerinden çıkacak gibi oldu bir an, heyecanını teskin için, genzine bir şey kaçmış gibi, kesik kesik öksürdü birkaç kez. Aniden al al olan yanaklarını yaşmağıyla gizlemeye çalıştı. İçinde, zifiri gecelerin ardından ağaran tan yerinin, o demlerde uyanık olanlara sunduğu sevince benzer bir sevinç uyandı. Kınalı avuçları gayrı ihtiyari incecik beli istikametinde kavuştu ve incecik beyaz parmakları birbirine kenetlendi. Kömür karası gözleri mufassal olarak delikanlıya uzanıp, uğrun uğrun ‘Hoş geldin, sefalar getirdin!’ deyiverdi. Ama bu deyişten ne oradakilerin, ne de delikanlının hiçbir zaman haberi olmadı.”