20. yüzyılın manifestosu Türkçede.
“Bir kopuk halkalar bütünü gibi. Her biri diğerlerinin içine geçebilir. Her halkanın ya da her yaylanın kendi havası, kendi rengi ya da tınısı olmalı. Bu bir kavramlar kitabı. Felsefe her zaman kavramlarla ilgilenmiştir, felsefe yapmak kavramlar icat etmeye ya da yaratmaya çalışmaktır. Yalnızca kavramların olanaklı birçok yönü vardır. Kavram uzun süre boyunca bir şeyin ne olduğunu (öz) belirlemek için kullanıldı. Biz, tersine, bir şeyin koşullarıyla ilgileniyoruz: Hangi durumda, nerede ve ne zaman, nasıl vs.? Bize göre kavram, olayı söylemelidir, özü değil. Felsefeye çok basit romanesk yöntemler sokulabilmesinin nedeni budur. […] Gerçekte, bizi ilgilendiren, bir şeye, bir kişiye ya da bir özneye ait olmayan bireyleşme tarzlarıdır: Örneğin günün bir saatinin, bir bölgenin, bir iklimin, bir nehrin ya da bir rüzgârın, bir olayın bireyleşmesi. Belki de şeylerin, kişilerin ya da öznelerin varlığına haksız yere inanılıyor. Bin Yayla başlığı, ne bu kişisel bireyleşmelere ne de şeylere atıfta bulunur.
[…] Soruya dönüyorum: Felsefe nedir? Çünkü bu sorunun yanıtı çok basit olmalı. Herkes felsefenin kavramlarla ilgilendiğini bilir. Bir sistem bir kavramlar bütünüdür. Açık bir sistem, kavramlar özlere değil, koşullara bağlandığında olur. Ama bir yandan, kavramlar hazır verili değildirler, önceden varolmazlar: Kavramları icat etmek, yaratmak gerekir ve burada da sanatta ya da bilimde olduğu kadar yaratım ve icat vardır. Bir gerekliği olan yeni kavramlar yaratmak her zaman felsefenin görevi olmuştur. Diğer yandan, kavramlar dönemin havasına uygun genellemeler değildir. Tersine, sıradan düşünme akışlarını etkileyen tekilliklerdir: Pekâlâ kavramlar olmadan düşünülebilir, ama kavram olduğu andan itibaren gerçekten felsefe vardır. Bunun bir ideolojiyle hiç ilgisi yoktur. Bir kavram, eleştirel, siyasal bir güçle ve özgürlük gücüyle doludur. Bir kavramlar inşası içinde iyi ya da kötü olanı, yeni olanı ya da olmayanı, canlı olanı ya da olmayanı ortaya koyabilecek tek şey tam da sistemin gücüdür. Hiçbir şey mutlak olarak iyi değildir, her şey sistematik kullanıma ve sakınıma bağlıdır. Bin Yayla’da şunu söylemeye çalışıyoruz: İyi asla kesin değildir.” (Gilles Deleuze, “Bin Yayla Üzerine Mülakat”, Müzakereler, İnci Uysal, Temmuz 2020, Norgunk, s. 32-33, 38-39)
“Nietzsche’nin dediği gibi: Yeryüzü hafiflik olsun…” – Bin Yayla