Dar bir zaman dilimindeydi. Yorulmuştu. Dinlenmek için her zamanki yerine ayaklarını üst üste atarak oturdu, ölüm tehlikesine aldırmadan. Üzerinde her zaman giymek zorunda kaldığı üniforması vardı. Arkadaşından ayrılan yönü, ayakkabısının ve şapkasının farklı oluşuydu. Ayakkabı ve çoraplarındaki uyumsuzluğa aldırmadan uzaklara bakmaya devam etti. Uzaklara bakarken, yıllar önce buraya göç etmesine neden olan olay canlandı gözünde.. Her yer alevler içerisindeydi. Köyü, ahırı, en önemlisi evi ve çocukları alevlerin ortasındaydı. Her yer aydınlandı! Bu acı aydınlık, çocukların şaşkın bakışlarına, erkeklerin çaresizliklerine, kadınların ağıtlarına aldırmadan, bütün köyü ve iki çocuğunu kısa zamanda hakimiyeti altına aldı. Alevlerden geriye kalansa, külden ve ıssızlaşan karanlıktan başka bir şey değildi. Bilinmeyen bir zamanda demir kapıya yapıştırılan ve bilinmeyen biri tarafından kazılan aykırı afiş gibi o anı hafızasına kazımış, yıllar geçmesine rağmen unutamamıştı. Hayata ve otoriteye olan siteminiyse, önündeki çöpü yanındaki çöp kutusuna atmayarak belli ediyordu..
Yayınevi
:
Arya Yayıncılık
2. Hamur