Tükendi
Stok AlarmıModern bilim, insan genomunu haritalandırdı, akıl almaz uzaklıktaki karadeliklerin fotoğrafını çekti, evrendeki en büyük nesneleri matematik formüllerine sığdırdı, en küçük nesnelerin dünyasına pencereler açtı. Hatta bir ürünü olduğu canlılığın öyküsünü bile başlangıcından itibaren yazmayı başardı. Yine de insanlığın en eski bilmecelerinden biri, her türlü bilimsel açıklamaya inatla direnmeye devam ediyor: bilinçli, öznel deneyim.
Beyin adını verdiğimiz gri, kırılgan madde nasıl oluyor da bilinç denen ele avuca sığmaz muammayı üretebiliyor? Bilinç nasıl oluyor da bilimi üretebiliyor? Nasıl bir yandan en yakından tanıdığımız şeyken diğer yandan en az bildiğimiz şey olabiliyor? Güneş’in sıcaklığını, elmanın tadını, çiçeklerin kokusunu, kırmızının kırmızılığını, acıyı ve mutluluğu deneyimlemek ve “biri” olmak ne demek? Kimilerine göre, tıpkı suyun şaraba dönüşmesi gibi beynin bilinci üretmesi de bir mucize. Kimilerine göreyse bilinç kimyasal ve fiziksel süreçlere indirgenebilecek basit bir yanılsama, uyanmanın olanaksız olduğu bir çeşit rüya.
Yayımlandığı tarihten bu yana bilişsel bilim ve zihin felsefesi alanlarının çehresini değiştiren, modern klasiklerden biri hâline gelen Bilinçli Zihin, bilinç hakkında öteden beri sorulagelen işte bu ve benzeri sorulara ayrıntılı ve çarpıcı yanıtlar veriyor. Yaşayan en önemli zihin felsefecilerinden David Chalmers, felsefe, nörobilim, bilişsel bilim, kuantum fiziği ve yapay zekâ çalışmaları alanlarından örneklerle, “bilincin zor sorunu” dediği en derin felsefi sorulardan birine yanıt arıyor. Analitik felsefecilere özgü cerrah hassasiyetiyle bilincin indirgenebilirliği anlayışını ve bilincin doğal bir olgu olmadığı inancını en ince parçalarına kadar ayırıp bilincin, bilinçli öznel deneyimin bir hilkat garibesi değil, doğanın temel kuvvetlerinden biri olabileceğini ortaya koyuyor.