Habeşistanlı bir kölenin oğlu olarak dünyaya gözlerini açan Bilâl-i-Habeşî, yıllarca itilip kakıldı, ezilip horlandı. Hayata dair hiç bir umudu, beklentisi ve hayali olmadı. Efendisinin emirlerini yerine getirmek için koşuşturmaktan âdeta insan olduğunu unuttu.
İslâm ile şereflenince, önce ruhu, sonra bedeni hürriyete kavuştu. Kalbini aydınlatan iman nuru, onun için eşsiz bir cesaret kaynağı oldu. Dayanılmaz işkenceler, onu inançlarından vazgeçirmek bir yana, iman âbidesi yaptı.
Ehad! Ehâd! Esmasıyla gökleri inleterek, müşriklerin düzenlerini temellerinden sarstı.
İslâm, onu siyahî bir köle olmaktan çıkarıp ashabın önde gelenleri arasına kattı. O günden sonra bütün vaktini Efendimiz’e (a.s.m) hizmetle geçirdi. Müezzinlerin efendisi, Efendimiz’in özel koruması, Beytü’l-mal emini… oldu. Yaptığı eşsiz hizmetlerle inananların gönlünde taht kurdu. Yaşantısıyla insanlığa örnek oldu…
Selam olsun! Onu örnek alarak arzu ve istek zincirlerini kıranlara!
Selam olsun! İman nuruyla, insanlığı köleleştirmeye kalkışan egemenlerin düzenlerini bozanlara!
Selam olsun! Ruhunu İslâm ile özgürleştirip, zalimlerin yüreklerine korku salanlara!