“Şimdi bende bir hikâyeci olarak burada oturup bir hikâye yazacak olsam, acaba bu meyhanedeki insanlardan kimin hikâyesini yazardım, bilmiyorum. Ama eminim ki, şu an meyhanenin kapısı açılsa ve içeriye Sait Faik, Orhan Veli, Oktay Akbal girse üçü de ağızbirliği yapmış gibi beni göstererek, ‘İşte asıl hikâye bu adam be!’ derlerdi.”
Ahmet Türkoğlu’nun öykülerindeki karakterler o kadar canlı, gerçek ve bizden birisi ki, herhangi birine iğne batırmaya kalksanız kendi içinizde bir “Ah!” sesi işitebilirsiniz.
Öykülerde yer alan ustaca betimlemeler okur için kitabı daha da ilginç hale getiriyor. Ayrıca anlatımdaki akıcılık ve öykülerin sonunda uyandırılan merak, başladığınız bir öyküyü bitirmeden sizi bir yere bırakmıyor.