Zifiri karanlık bir oda,Gözyaşlarına dökülen binlerce kelime ve yegane dostun olan yastığın. Elin kolun bağlı ve sen hiç bir yapamıyorsun. Düşünsene: karnına saplanan bıçaklar, ve daha niceleri içinde, yüreğin kurtulmak için can atıyor. Bir çare arayışında ömrünü heba edip duruyorsun. Çünkü *Sönmüş bir umut tıpkı bir ölüye sarılmak gibi.* Geçecek, geçiyor, geçebilir derken yine kapında onu görüyorsun git burdan diyorsun. Bir çocuk gülüşü kadar masum duruyor.
Kıyamıyorsun, göndermiyorsun. Başka çaren olmadığı için katlanmak zorunda kaldığının inancına varıyorsun. *Ama umut diye bir şey var* umutlarımın her biri yok olsada uğrunda, umutlar ektim yollarına, umuduma sarıldım bir gün çareme sarılabilme umuduyla.*Bi çare, Bin umut*