Şehirleşmenin, sanayileşmenin ve doğal ortamın bozulmasının sonucu olarak, yirminci yüzyılla birlikte insanoğlunun doğasında ve doğallığında olan pek çok şeyden yıldırım hızıyla uzaklaştığı görülmektedir. Bu uzaklaşma da doğaya yabancılaşmak ve doğadan uzaklaşmayı beraberinde getirmektedir. 20-30 yıl öncesine kadar günlük yaşamın sıradanlığı içinde doğada olmak, doğayı bilmek, anlamak, diliyle konuşmak oldukça rutinken; şehirleşme, teknoloji, küreselleşme gibi unsurlar ancak belgesellerin konusu olabilirmiş gibi bir algının oluşmasına sebep olmuş gözüküyor. Günümüzde çocuklar ve gençlerin belgesellerde, kitaplarda, sosyal medyada gördükleri herhangi bir bitkiyi, canlıyı, doğal oluşumu çevrelerinde gördükleri zaman ilişkilendirebilmeleri ya da tanıyabilmeleri neredeyse imkânsız hale geldi. Bu imkânsızlığı ortadan kaldırmak için de ders programlarında, sivil toplum kuruluşları ya da kamu kurum ve kuruluşlarının eğitim programlarında doğa yürüyüşleri, kamplar, çevre eğitimi programları gibi etkinliklere daha çok yer verilmeye başlandı.
Bu kitapta, doğada olmak ve doğanın farkına varmakla ilgili Türkiye’deki en önemli uygulamalı eğitim programlarından biri olan Doğa Eğitimi Projeleri’nin güzel bir uygulamasındaki etkinliklerin daha geniş ki