Karanlık Ladin Ormanından geçen buz tutmuş nehre doğru kaşlarını çatmış bakıyordu. Az önce esen rüzgârın beyaz buzdan giysilerini çıkardığı ağaçlar, giderek azalan ışıkta, kara ve uğursuz biçimde birbirlerine doğru eğilmiş gibiydiler. Tüm diyarda derin bir sessizlik vardı. Her yerde donuk bir hava hâkimdi, cansız ve hareketsizdi; yerin ruhu o kadar yalnız, o kadar soğuktu ki, hüzünlü bile denemezdi. İçinde küçücük bir kahkaha kırıntısı vardı ama hüzünden daha kötü bir kahkahaydı bu; Sfenks’in tebessümü gibi donuk, buz gibi soğuk, yanılmamanın verdiği sertlik ve acımasızlığı içeren bir kahkaha. Sonsuzluğun egemen ve ketum bilgeliği, hayatın nafile gayretine, hayatın anlamsızlığına kahkahalarla gülüyordu. Orası Issız Diyardı, yabandı; orası buz kalpli Kuzey topraklarıydı.