Geçmişin sayfalarının arkasındaki gizemli kişiyi bulmak için sürekli düşündüm. Sürekli konuşulan onca kelimenin arasında yabancı gelmeyen iki kelimeyi: İlki; ihanet acısını yaşatan kadınım,
kırk çiçek kokulum. Diğeri ise kumdan kalemin içinde sürekli yankılanan: “Gürdal.”
Sürekli Gürdal`ı düşünmeme sebep olan sınır çizgisinin sonunda gördüğüm ışığa ulaşmak için kendimle konuşmaya başlamak yaptığım en zor şeydi. Özgürlüğün eski gücünü, bir bedende tutsak olanı salıvermek üzere ikiden daha çok fazla benliğe ihtiyaç vardı. Kapasitemi zorlamalı, onların düşündüklerini düşünmeli ve söylemeliydim. Uzun sayılamayacak bir süre sonra; her zaman yazdığım, kurguladığım, kuramlarımdaki başkarakterim benim muhafızım olmaya yeniden adaydı.