Başka hayatların seyrine dalıp kendine hayat arayanların boş boş bakındığı bir vitrin adeta dünya. İnsan işte; kendine ne kadar hoyratsa, bir o kadar da hayran kendinde ve kendinin olmayana. Sahip olamayacaklarının hayalini kurmakla heba ettiği zamanda, kendinden başka herkesin mutlu olduğu zannıyla mutsuzluklar ekliyor, zaten içinde olduğu mutsuzluğuna. Nispet ile güdülen mutluluk gayelerinden nispeten mutluluklar çıkarmaya çalışıyor kıyasıya ve kıyasla. Aslını muadiline yeğleyip, azını fazlasından çok görerek ederinden fazla bedeller ödüyor. Ve en çok yaşama tutunduğu yerlerinden ölüyor.
Ah bu tükettiğimizi zannedip için için içinde tükendiğimiz zaman! Ah bu koca yalan, herkesi oradan oraya savurup kimseye bir şey bırakmayan; ardında kimseyi bırakmayan...
Ah bu yaşamak!
Tüm oluşların ve tüm bitişlerin müsebbibi.
Bu yaşamak:
Tavanı gökyüzü desenli bir cezaevi hücresi.