Berdel, 21. yüzyılda olmamıza rağmen maalesef hâlâ Doğu Anadolu’da gelenek diye, iki aile reisi tarafından verilen sözle her aileden iki kişinin değiş tokuş edildiği bir töredir. Yere batasıca, cehennemde yanasıca töre; kurbanlar üzerine yerine getirilen bir sözleşmedir. Her ne kadar roman olarak ele alıyor olsam da gerçek hayattan yapılan alıntılar ve özellikle çevremde şahit olduğum bu hâlâ kanayan yara, yazık ki uzun yıllar daha kanamaya devam edeceğe benziyor… Berdel; bedel demektir, bedel ödemektir. O illet ancak sevgiden yoksun, dünyanın tüm güzelliklerinden bîhaber olan yerlerde türer. O illetin ne aşkta ne sevgide ne de medeni bir toplumda yeri olamaz. Öyle bir ilettir ki kınalı kuzuları ömürlerinin baharında, aşk çağında savunmasız bir şekilde ağlarını ördükten sonra, yaşadıkları müddetçe çırpındırır durur. Ne yaşadığının farkına varırsın ne de öldüğünün! Dalları yeni filizlenmiş bir fidanken; bakmışsın ki meyvelerini kurtlar yemiş, yaprakların dökülmüş, kupkuru bir dala dönmüş, çürümeye yüz tutmuşsun. Berdel; yaşanmış bir olaydan okuyucuya ulaşan bir hikâyedir. Örnek olsun, ders alınsın dilekleriyle yazılmıştır.