*Hayatlarımızı en çok mahvedenler, iznimizi almadan bizi çok sevenlerdir.
Ölümü evimizde değil ait olduğu yerde karşılayacağız. Zalimlerden kaçarak sürüngenler dünyasına gömmeyeceğiz de vakti saati geldiğinde hakkıyla teslim edeceğiz ruhumuzu. Bizi kendi canımızla korkutarak canlarının istediği gibi bizimle oynayanlarla kesiyoruz göbek bağımızı. Hayatın en derin anlayışı olan ölümü, düşmana silah gibi teslim edip de ellerimizi havaya kaldıran bizleriz. Şimdi aralıyoruz gözlerimizi, kalkıyor üzerimizden gaflet uykusunun ağırlığı ve penceremizdeki tahtından indirmenin vaktidir artık karanlıklar ülkesinin öcülerini…*
Bedenler ve beyinler iç içe geçmiştir. Kimin kim olduğunu ve ne yapmak istediğini anlamak imkânsız gibidir. Birbirleriyle yer değiştiren bu insanlar karşılıklı olarak birbirlerini suçlayıp düşman bilirler ama sonra anlarlar ki, aslında hepsi ya masum ya da masuma yakındır. Düşmanı göremezler. Girdap çok kuvvetlidir.
Elli beş yıllık bir aşkın iki yaşlı kahramanı olan Destarlı Musab ile Zümra’nın hayatına paralel bir akışı vardı bütün bu yaşananların. Onların hayat hikâyesi ortaya çıktıkça iç içe geçen bedenlerin sırrı da anlaşılmaya başlanır.
İç içe geçen bedenlerin gizemi, modern bilim anlayışından devletin temel varlık anlayışına kadar uzanan birtakım sırları içinde barındırmaktadır. Bu işlerin perde arkasında karanlık bir yapı vardır ama bu düşmanı ne ona esir olanlar görebilir ne de onun hedefinde olanlar.