"Çocukluğumun Yeşilçam’ı en çok Ahmet Tarık Tekçe, Suphi Kaner, Yıldırım Önal ve Yılmaz Güney’di fakat sadece bu kadar değildi. Orhan Günşiray’dı, Cüneyt Arkın’dı, Sami Hazinses’di, Hulusi Kentmen’di, Vahi Öz’dü, Hüseyin Baradan’dı, Necdet Tosun’du, Mürüvvet Sim’di, Mualla Sürer’di... 70’li yılların başında şimdiki adı Gazeteci Erol Dernek Sokak olan sokaktaki *Ata’nın Kahvesi*nin önünden geçtiğimde en çok Arap Celal’i görürdüm. Sokağın öbür ucunda Hayati Hamzaoğlu görünürdü. Havva Sokak’ta Renan Fosforoğlu’na, Anadolu Pasajı’nın önünde Cevat Kurtuluş’a, Yeşilçam Sokak’ta *Tecavüzcü Coşkun*a rastlardım.
60’lı yıllarda Sadri Alışık *Turist Ömer*, Göksel Arsoy *Altın Çocuk*, Yılmaz Güney Eşref Paşalı filminde ve daha birçok filmde *gangster*di. Bol yıldızlı, geniş kadrolu filmler vardı en çok. Bir dönem Turgut Özatay’sız film yok gibiydi. Ahmet Tarık Tekçe o kadar çok filmde oynuyordu ki *kitapsız ilim, Ahmet Tarık Tekçe’siz film olmaz deniyordu. *Hüseyin Baradan Çekilin Aradan* ya da *Her Yol Helal Zımbala Bilal* gibi filmler de vardı. İrfan Atasoy *uçan adamdı* ve *kendi taklalarını kendi atar* denirdi. Yılmaz Köksal *komik kovboy*, Danyal Topatan *Camoka*, Dursune Şirin de çocukluğumuzun *Arap bacı*sıydı.
Sinemanın büyülü dünyasında, beyaz perdeye yansıyan filmlerde unutulmaz oyuncular tanıdım, sevdim. Benim filmlerim vardı, benim sinemacılarım vardı. "