‘Anna’nın içini ürküntüyle birlikte garip, dev bir boşluk kapladı. İlk kez bu binadan içeriye adım attığında da böyle hissetmişti. Celal’e daha sıkı sarıldı. Kapı ansızın hışımla açıldı. Telaşla uzaklaştılar birbirlerinden. Gelen Torba’ydı...’
Sonu bilinmez bir yolculuğun içinde yolları İstanbul’da, tekinsiz bir atmosferde kesişen üç insan, Anna, Celal ve Torba…
Egemen Sancak, ‘Benim Adım Anna’da yasadışı bir dünyayı, suçu yaratan nedenleri, kadına şiddeti, aşkın gücünü, yalın bir dil ve etkileyici sahnelerle anlatıyor. Umudun karanlığın içinde bile yeşerebileceğine, kaybedenlerin de kazanabileceğine tanık oluyoruz.