“Beni uçarken vursunlar!” dedi. Ve yine kimsenin duyamayacağı bir çağrı ile babasının kulağına eğilerek:
“Baba, annemi çok özlediğimi ona söyler misin? Dağlara, taşlara, Antep’e sığmaz iken bak krizantem çiçeği olmuş Dılo’n babasının gözlerine sığdı. Demek ki bir yerlere sığmayışım babamın yokluğundanmış” dedikten sonra babasının her iki gözünden öptü. Bir eli ile gözlerini kapa-tırken nereden geldiği belli olmayan kurumuş sarı bir çınar yaprağı babasının göğsünün üzerine düştü. Bir babasına, bir yaprağa baktı. Kafasını kaldırıp ağacın tepelerine doğru bakarken dalda iki ebabil kuşu gördü birinin ağzında kuru bir dal, diğeri etrafa bakıyordu. Kurumuş çınar yaprağının ta ötelerde musalla taşının yanında ebabil kuşları tarafın-dan getirilmiş olduğunu tahmin ederek, eline aldı burnuna götürerek kokladı ve:
“Annem gibi kokuyorsun, seni annem mi gönderdi?” dedikten sonra tekrar yaprağı incitmeden babasının göğsüne bıraktı.