Avucumda kuş, elimi bir havaya bir yere doğru hareket ettirdikçe coşar masa. Alkışlar, kahkahalar… Az önce kendi halinde takılanlar bile yaygaraya katılırlar. Sanırsın Cüneyt Arkın açık havadan kopmuş gelmiş. Anlamaz dilimi elin gâvuru ama tutamaz kendimi bağırırım elimi her havaya kaldırdığımda. *Salayım mı lan kuşu? Salayım mı, uçsun mu?* Kantarın topuzu kaçmışsa masada, değmeyin gönlüme. O mis kokulu kadınlar *Sülüman, Sülüman* diye diye kıkırdarlar bana. Elimde kuşun kaderi, güzel kokan kadınların yüzüme attıkları kahkahalar, yaklaşan nefesleri… Kralım o anlarda. *Sal* dese kadınlardan biri *Allah’ına kurban,* deyip bırakacağım. Ama masadaki lavukları yemeden kalkar mıyım? *Maniy maniy,* diyerek boştaki elimle para işareti yaparım. Para uzatır adamlar. Her para alışımda kadınlardan biri alır elimdeki sakayı. Elleri titrer çoğunun, bizimkiler gibi ne inek sağmışlar ne koyun gütmüşler; küçücük kuştan ürkerler. Kuşu iki elleriyle sarıp bir şeyler mırıldanırlar kendi kendilerine.
Beni Azat Et, sade ve derinlikli anlatımıyla, kendine özgü üslubuyla; hüzün, ölüm, yitiriş ve varoluş gibi insanlığın binlerce yıldır sorguladığı kavramları deşiyor. Okuyucuya da öykülerin ardından derin bir iç çekme payı bırakıyor