"O resmi ilk gördüğümde adını bile bilmiyordum, gidip gelip defalarca seyrettim o büyülü çifti. Her baktığımda aynı duygular kapladı içimi; derin bir aşk ve keder… Kalbimde bir sancı hissettim, sanki bir yara vardı, kabuk bağlamıştı; ama yeniden kanamaya başlamıştı, acıyordu." dedi kadın. Adam ise şöyle cevap verdi kadına: "Ben bu resimle Viyana`ya gittiğimde tesadüfen karşılaştım ve hala bugün, ilk defa karşılaşmışız gibi aynı şeyleri hissediyorum. O rüyaları hissediyorum resme baktığımda, uzun zamandır tanıdığım; ama unuttuğum birisini hissediyorum, giden diğer yarımı hissediyorum, kalbimin parçalanışını hissediyorum. O uçurumun kenarında öpüyorum seni tıpkı resimdeki o adam gibi; çünkü biliyorum uçurumdan düşüp bu evrene kayacağımızı ve birbirimizi tanımayacağımızı. Sonsuz ayrılığı gördüğümüz için gözlerimiz kapalı bu gerçekliğe, sıkıca sarılmış,uçurumun kenarında zamanın gelmesini bekliyoruz…" Kelimelerin büyülü dünyasında tesadüfi bir yolculuğa çıkarken, fark edeceksin tesadüf diye bir şey olmadığını sen de. Birbirinden farklı insanlara dokunurken, belki de daha önce hiç bilmediğin ya da gözlerini yumduğun gerçek hayatlara da dokunuyor olacaksın. Çığlıklar atılırken duymamak imkânsız; ama kendi çığlığına bile sağırsan yüreğindeki sessizlik yavaşça konuşmaya başlayacak seninle. Yıllardır eksik olan parçana adım adım yaklaşacaksın kelimelerle birlikte. Kim bilir belki de yapbozun tamamlanacak.
Ankara, Eskişehir, Polonya ve Fransa dörtleminde geçen birbirini etkileyen hayatlara tanık olacaksın. Bir resmin, öpücüğün kaderleri nasıl etkileyeceğini göreceksin. Beklenen ve bekleyen olmanın birbiri içinde çözünen bir denklem olduğunu anlayacaksın sen de. Tesadüf bu ya seninle karşılaşmamıza da tanık olursun belki. Sadece şunu unutma: Tesadüf diye bir şey yoktur hayatta...