Bedriddin ile Zöhra, asırların içinden süzülüp gelmiş bir halk hikâyesi…
Aşkın ölümsüz destanı. Onu çarpıcı kılan asıl taraf ise yüzyıllardır tartışılan sûfi kahraman Şeyh Bedreddin’in trajik bir anlatısı olması…
Tarih kaynakları, tasavvuf tarihi, edebiyat ve kültür bir vesileyle hep Şeyh Bedreddin’den söz açar. Biraz da dönemlerin ve yazanın bakışına göre aydınlanır ya da gölgelenir onun portresi.
Halk Edebiyatı’nda nasıl gözükmüştü Şeyh Bedreddin?
Bu konu hep karanlıkta kalmıştı.
Erhan Çapraz, şu ana kadar elimize geçen en eski yazma halk hikâyesinden hareketle, sözel anlatı geleneğine ilk defa yansıyan Şeyh Bedreddin figürü üzerinden geleneğin bu yönüne ışık tutuyor.
*Tasavvuf*a bağlı, *hakikat alanı* çevresinde dönen bu halk anlatısı, Şeyh Bedreddin kültünün işlevselliğini de açıkça ortaya koyuyor. Akışkan hikâye, tarihî olanla hakiki olanın etrafında ölümsüzleşiyor.
Her zaman isimler ve semboller üzerinde dönen klasik kültürün bu kez açılmamış bir sayfasında heyecanla yol alıyoruz.