Tik tak… Tik tak… Tik tak…
Saat 23.27
Tik tak… Tik tak… Tik tak…
Saat 23.26
Saatin tik takları gibi kafasına vuran şey, kendisine söylenen tek bir cümleydi.
Bu saat senin saatin olacak ve kolundan hiç çıkaramayacaksın. Ölene dek…
Aslında bu cümlede kan donduracak çok şey vardı ama içinde bulunduğu şartları düşünerek saatine bakınca daha da sarsıldı.
Saatin kadranı her tıklayışta geriye doğru gidiyordu. Her an biraz daha geriye. Geçmişe, çocukluğuna ve bebekliğini izleyen doğum anına…
Geriye doğru akan zaman fikrini kabullenmek ve anlamak zorundaydı. Bu başka bir soruyu daha doğurdu.
Ne zamana kadar?
Ölümün doğum, doğumun da ölüm olduğu an`a kadar…