Tren az sonra hareket etmiş ve adeta öfkeli bir boğa gibi gecenin karanlığını bölercesine ilerlemeye başlamıştı. Hızlandıkça çam ağaçları da bir bir geride kalıyorlardı. Kar öylesine fazlasıydı ki adeta dere tepe yokmuşçasına her taraf yumurta gibi dümdüz görünüyordu.
Sadece çam ağaçları bütün heybetleri ile adeta yıllar önce vatanları uğruna bu amansız soğuğa direnen askerleri andırırcasına gökyüzüne doğru uzanıp gidiyorlardı.
Gecenin karanlığında Sarıkamış`tan Kars`a doğru ilerlerken kompartımandaki yalnızlık hüzünle karışmış ve dedesinin acı hatıraları gözünün önünden bir bir geçmeye başlamıştı. Ufuktaki mor bulutlar onun için umudu temsil etse de belki de Sarıkamış için ölümü çaresizliği kanı temsil ediyordu.
"Zor yıllarmış o yıllar" dedi kısık ve hzüünlü sesi ile...