Zamanın sonradan somutlaştırılmış yarı gerçekliğini bükmekten çekinmiyor Fırat Demir bir kez daha; geçmiş zamanın artık şimdi değiline korkusuzca başkaldırırken, şimdiki zamanın çoktan geçip gitmişliğine ise çaresizce boyun eğiyor… Anlamlı bir zamansızlığa erişemeden, anlamsız bir zamanda geziniyor kelimeleri… Kendi unutuluşunun başrolünde oynayan normal insanların seslenişleri dokunuyor kalemine. Turuncu bir yaz gününde Allah’a sövmeye korkan çocuklar, Magirus’un radyosunda çalan cızırtısız türküler, alçıya alınamayan kalp kırıkları, Rage Against The Machine dinlerken kulağına isyan kaçanlar… İntihar edenlere üzülmemek bir tercih midir peki? Hayata tutkuyla bağlanan birisi, hüzünle terbiye edilmeyi göze almalı mıdır yoksa? Hepsinden öte, Fırat Demir’in, Hz. İsa’ya meydan okuma cesareti olmayan anti kahramanları, önce kendilerine çekiyor fırçayı: *Gelmeyen devrimin vebali, devrimi düşleyip de düzene ayak uyduranların boynunadır.*