O eski tür yazarlardan Kesey, hani şu ahlak eleştirmenlerinden, vahiysiz peygamberlerden biri; tavan arasında unuttuğumuz o güve yeniği yünlü kumaştan, bir-iki isim verecek olursak Tolstoy’la Dostoyevski’nin kumaşından biri. Sorular soruyor ama cevaplarını veremiyor. Fakat insanın kafasına takılan o rahatsız edici sorulardan var elinde, en başta da şu: Bu boşluğu ne yapacağız, bu rüya, amaç ve vizyon eksikliğini?
Charles Bowden, deneme yazarı, gazeteci
Kesey, tıpkı Guguk Kuşu’nda olduğu gibi, asla unutamayacağınız karakterler yaratıyor… Bu kitabı okumaya başlamak çarpık bir gerçekliğe sahip ve biçare biçimde yaşama bağlı olağanüstü, çılgın bir ailenin olağanüstü, çılgın dünyasına girmek demektir… Kesey’in mizahi ve heyecan uyandırıcı bir tarzı var. Kesey ağaçların üzerinde uçan bir Kanada kazını betimlediği zaman, onu neredeyse görebiliyorsunuz; betimlemeye başladığında çayırın kokusunu duyuyor, çileğin tadını alabiliyorsunuz.
Ralph J. Gleason, eleştirmen, müzikolog
Kesey etkileyici, yaratıcı ve tutkulu bir yazar olduğunu göstermişti daha ilk kitabında. Tüm bu meziyetler Bazen Derin Bir His’te, üstelik daha da güçlü biçimde gözler önüne seriliyor. Bu kitapta Kesey, büyüleyici bir hikâyeyi büyüleyici bir yolla anlatıyor. Pek çok romancı, anlatılarında hızlı bakış açısı değişimlerini denemiştir; bazısı da geçmişi ve şimdiyi harmanlamaya çalışmıştır, ama bana sorarsanız hiçbiri Kesey’in bu iki yöntemi kullanışındaki kesintisizliğe ulaşamamıştır. Üstelik Kesey bu anlatım biçimini kullanarak, hayatın karmaşıklığını ve mutlak hakikatin yokluğunu vurgulamak istiyor.
Granville Hicks, eleştirmen, yazar