Batak, Anadolu’nun kırsal kesiminden saf, yüreği temiz bir delikanlının gurbet sancısıdır. Rızkının peşinde koşan taşralı bir delikanlının gurbet elde iş araması, sonrasında sağlıksız ve iş güvenliğinden yoksun zor koşullarda çalışmaya maruz kalması ve haksızlığa direnen bir emekçinin hak mücadelesidir. Sermayedar patronlar, işverenler, işçileri köle gibi çalıştırıyorlardı. Oysaki emek, yüce bir değerdir. İşveren patrona karşı hakkınızı aradığınızda ne yazık ki başkaldıran damgası yiyor, fişleniyorsunuz ve sonra tüm iş kapıları üzerinize kapanmaya başlıyor. Fırat’ın parolası, ‘Direnmek ve onurlu yaşamak’, hayat görüşü ise ‘Yaşat, dürüst ol, sev ve oku’ydu. Uyuşturucu şebekelerinin ağına düşmesi, onların vaatlerine kanması ve batağı fark etmesi ile gelişen olaylar… Köylü, yoksul bir aile çocuğu olan Fırat, iş yaşamındaki gelgitli zorluklardan dem vuruyor, sömürü çarkını didikleyip sorguluyor. Hayatın girdaplarında o kadar savrulmasına rağmen kader ona yeni yaşamlar ve sevdalar da bahşediyor. Batak, iş güvencesinden yoksun işçilerin/emekçilerin ölüm kalım mücadelesinden, yitirilen emekçi canlardan söz ediyor.