Tükendi
Stok AlarmıBazen bir konuda çok şeyler okur, çok şeyler dinleriz. Kafamızdaki bilgiler darmadağınıktır ve her birini nereye oturtacağımızı bilemeyiz. 2020 sonunda bana kanser teşhisi konulduktan sonra edindiğim bilgileri derleyip toplayıp yazıya geçirerek bunlardan başkaları da faydalansın istedim.
İşte bu yüzden bu kitabı önce kendim için; sonra, aynı hastalıkla karşılaşıp farklı duygular yaşayan, duygularının adını koyamayan, başkalarına anlatamadığı gibi kendi bile anlamakta zorlanan, tedavi konusunda nasıl bir yol izleyeceklerini bilemeyen, alternatif tedaviler ile kafası karışanlar için yazdım.
Bilginin üç seviye olduğunu biliyoruz:
İlme’l yakîn, ayne’l yakîn, hakka’l yakîn: bilerek, görerek, yaşayarak öğrenmek.
Elma üzerinden örnek verecek olursak: elmayı bilmek, elmayı görmek, elmayı yemek gibi.
Hastalığım süresince doktorların kendi yaşamadıkları bir hastalığı asla anlayamayacaklarını fark ettim.
Hastalık hakkında her şeyi bilebilirler.
Her çeşit hastayı görüp, tedavi edebilirler.
Ama o hastanın neler yaşadıklarını asla anlayamazlar.
Elmayı tatmayanın tadını anlayamayacağı gibi…
“Damdan düşen gelsin” diyen Nasrettin Hoca’yı da daha iyi anladım. Kendisini tedavi edecek birinden çok, hâlini anlayacak birini istiyordu.
Doktorlar sadece bilgi ve tecrübeleri dahilinde yapmaları gerekenleri yapıyorlardı. Onlardan hastalık hakkında gerekli bilgilendirmeler, açıklamalar, güler yüz ve tatlı dil bekleyebilirdik sadece.
Ancak benim yaşadıklarımı yaşayanlar derdimi, fiziksel ve psikolojik sıkıntılarımı anlayabilirlerdi.