“Şimdi artık eve dönme ve kışı ta oralardan koklayıp bana haber eden Muazzez’imin menekşelerine tekrardan can verme zamanıdır.”
Muhabbet, şefkat, özlem, kaçıp saklanmak, geri dönüp durmayı, beklemeyi göze almak. Sessiz acılar, direnilen önyargılar, ayaklanan öfkeler…
Tüm zamanlardaki insan halleri.
Tabağa alındıklarında şarkılarını kesen pişiler, balık tutarken pilli radyosunu Zeki Müren şarkılarına ayarlayan kalbi babalar, gülümseyince yüzü mermer beyazından gül pembesine geçen kaybettiği kızıyla kanat çırpıp odadan çıkan, çocuğu için sobada çıra göğsünde ateş yakan anneler. Çığlık atan kız çocukları.
Bekledikleri bolluk bereketin balık kılığına bürünmüş, dalgalı çırpınmalarla onlara doğru geldiğini görünce kahkahayla, ötüşerek, miyavlayarak gülüşüp sayfalardan uzaklaşanlar.
Hayatımızı güzelleyen, yaşadıklarımızı anlamlandıran, beyhudeliği belleten, unuttuk sandıklarımızı anımsatan, bildiklerimizi perçinleyen öyküler.