Saklı çöl şehri Qalia’ya has bir baharat olan misra, çayını içenlerde gizli baharat bitkisi büyüsüyle bazı yatkınlıklar uyandırır. Demire yatkınlığı olan on yedi yaşındaki Imani’nin hançer kullanmadaki ustalığı başka hiçbir savaşçınınkine benzemez. Öyle ki, şehrin sınırları dışındaki kumlarda kol gezen tehlikeli cinlerle, hortlaklarla ve diğer canavarlarla savaşmada geleceğin en iyi Kalkan’ı olarak görülür. Fakat uluslarının herkesçe gıpta edilen baharatlarını çalarken yakalanan abisi, yalnızca ailelerinin değil Imani’nin itibarına da gölge düşürür; zira abisinin bu yaptığı büyü bağımlılığının bir göstergesidir. Abisi kısa bir süre sonra ortadan kaybolur ve Yasak Çöller’de öldüğü düşünülür. Imani, bir yandan ihanete uğramışlık hissiyle boğuşurken bir yandan da abisinin ardında bıraktığı boşlukta kederin pençesinde debelenmektedir. Ne var ki abisinin hayatta olabileceğine ve uluslarının büyüsünü çölün ötesine yaydığına dair kanıtlar bulduğunda, abisi şehrin yerini açık etmeden evvel onu Qalia’ya geri getirmek için Konsey’le bir anlaşma yapar. Bu uğurda yakışıklı cin Qayn ve büyü yeteneğiyle olduğu kadar kibriyle de bilinen güçlü hayvangören Taha’yla birlikte yollara düşer. Imani çok geçmeden Yasak Çöller’in ötesinde –ve kendi kalbinde– birçok sırrın yattığını öğrenecektir. Fakat en önemlisi, ihaneti bütün Qalia’nın geleceğini tehlikeye atmadan evvel abisini bulabilecek midir?