Öykü tadında denemeler, deneme tadında öyküler; hayal gücü ve mizahla örülmüş, gerçekle kurmacanın iç içe geçtiği bir anlatım…
…fark ettim ki ağaç beni hep kendi istediği, kendini haklı çıkartacak anılarıma yönlendiriyordu. Bu hiç adilce değildi… Kızmıştım badem ağacına… Benim saflığım... Kendinden başka hiç kimseye, çamlara, ıhlamurlara, akasyalara, palamutlara, cevizlere yaşama hakkı vermeyen bir ağaçtan, başka ne beklenirdi ki… Kızdığımı o da hissetti…
“Konuş benimle!” dedim. “Neden? Neden? Sizin yüzünüzden başka hiçbir ağaç yaşamayacak bu dünyada. Allah’tan da mı korkmuyorsunuz?”
“Bizim Tanrı’mız yanımızda.” dedi tok bir ses. “Biz ne yaparsak yapalım, sırf ona inandığımız için haklıyızdır yaptığımız her şeyde ve affedilir her yaptığımız”.
Şimdi anlamıştım badem ağaçlarının neden bu kadar duyarsız ve umursamaz davrandıklarını. Artık başka bir söz söylememe gerek yoktu. Elimi ağacın gövdesinden çektim. Celan gibi Sein Nehri boyunca akıntı yönünde, dalgın dalgın yürümeye başladım.
Lütfen! Beni bademlerden saymayın, lütfen! Ne acısından ne de tatlısından…