*...Siz yine de o yazarı, bestekârı; sizin duygularınızı dile getirdiği ve sizi paylaştığı için; sevmeye devam edin. Eserini, sizinle *aynı duyguları hissederek* yazdığını, yaptığını düşünmeye devam edin ve kalbinize çürüklük vermeyin. Mesela Atilla İlhan’ın O Mahur Beste çalarken ağlaştığı *Müjgan*ın *kirpik* değil de müzikten anlayan bir tatlı kız olduğunu sanma fantezinizden hiç vazgeçmeyin. Ya da mesela Nilüfer’in o ünlü Mavilim şarkısındaki ‘mavi’nin (bestecisi Kayahan’ın müzik setinde gözlerine takılan mavi ışıklar değil de), mavi gözlü güzel bir kadın olduğunu hayal etmeye devam edin... Mesela Melih Kibar’ın *...işte o an bir fırtına kopar... sallanan gemi misali...* şarkısının, gerçek bir deniz fırtınası anında değil de, sadece Çiğdem Talu için yapıldığını düşünün... Ve mesela Anna Karanina’yı Tolstoy’un değil de eşinin yazmış olduğunu hiç mi hiç aklınıza getirmeyin...*