Ökçe dayı elindeki ayakkabıyı örse takılı olarak bıraktı. Bir iki dakika düşündü. “Git” dedi oğlum. Hiç üzerinde yorum yapmadan, biraz da hüzün yüklü olarak tek kelimeyle “git” dedi..
Evlat, gitmesine git ama kendini sürekli kontrol altında tut. Sen kendini kontrol altında tutmayı terk edersen, senin için ömrünün kaybı olur. Kaybetme diye bir lüksün yok. Tutunacak dalın sadece kendin. Kayarsan elinden tutacak kimsenin olmadığını aklından çıkarma.
Çok kitap oku. Başkasının eline kitabı alıp sana okuduğu gibi kitabını oku. Yazarların laflarını laf-ı güzaf sayıp da bir kenara atma. Kitap senin en sadık arkadaşın olsun. Kavga etmek istersen okuduğun kitabın yazarı ile kavga et. Kusurlarını sana seni incitmeden söyler. Sana doğruyu anlatıncaya kadar sayfalarca yazı yazar. O gün okumamışsan bugün okumadım deme. Bugün nasihat dinleyemedim diyerek üzül kahrol. Bir başka ikâzım.
Başımızdaki iki göz bazen görmemiz gerekenleri göremiyor. Üçüncü göz olarak “feraset” gözünü kullan. Sen istersen ona altıncı his de. Karşılaştığın her olaya dikkatlerini gönder. Gönderdiğin dikkatlerinin yansımasını feraset gözün okur. Özellikle insanlara bu gözünü sık sık çevir. Koyun postundaki kurtları ancak bu üçüncü göz görür. Allah muvaffak etsin. Beni unutma evlat. Döndüğünde yaşıyorsam çayımı içersin, yaşamıyorsun mezarını ziyaret et bir Fatiha oku. Gelirken bana ayakkabı çekici getirmeyi unutma. Sarıldı ellerini öptü. Dua et dedi, Ökçe dayıdan ayrıldı.