“Tüm yarınlarımı tek bir dün için değiştirirdim.”
Lorenzo sevmeyi bilmiyor, yani sevgisini göstermeyi asla bilemedi. Artık 37 yaşında ve karşısında geçmişten gelen iki zorlu sevgi var; bunları geri kazanmak ve yeniden inşa etmek zorunda.
Bir tarafta çocukken hayran olduğu, şefkat ve dikkatinin hep özlemini çektiği ancak şimdi bir yabancı gibi uzak olduğu babasının sevgisi. Diğer tarafta, “o kadının”, onu terk eden, isminin Lorenzo’nun yanında asla zikredilmediği kadının sevgisi.
İki telefon görüşmesi, iki beklenmedik haber: Babası hasta ve “o kadın” evleniyor… Bu olaylar, geçmişini unutmadan başarıya ulaşmış Lorenzo’yu hatıralar, yürüdüğü yol ve en derinde sakladığı en unutulmaz duyguları arasında bir yolculuğa çıkarıyor.
Hayatımızda Lorenzo’nun hayatıyla ne çok ortak nokta olduğunu duygulanarak ve hatta gözyaşlarıyla keşfedeceğimiz bir hikâye. Küçük ama önemli dersleri yalın bir şekilde anlatan bir roman: çiftlerin bir arada yaşamasının mükemmel ancak zor oluşu, sevgide duyulan şüpheler, anne-babayla ilişkilerin yıllarla birlikte değişmesi ve hiç umut kalmadığı zaman bile hep bir umut ışığı görme ihtimali…
Bir baba ve oğuldan, unutulamayan bir kadından, pek dile getirilmeyen duygu ve düşüncelerden bahsederken her sayfada şefkat, sempati ve gerçeklik duygusu uyandıran bir roman… Kahramanı hepimiz tanıyoruz, hepimiz kendimizi onunla özdeşleştirebiliriz.
Hayatımızı tanımlayan o küçük anların, gözden kaçırmamamız gereken derslerin hikâyesi. Çünkü her zaman anlama, affetme, savaşma, hissetme, minnettar kalma ve sevme zamanıdır.