Ben reçel yapmayı babaannemden öğrendim; aynı şekilde yemek, börek yapmayı da. Niğde`de doğdum ama çocukluğum Adana`da geçti. Adana, yazları çok sıcak olurdu. Birçok Adanalı aile, civardaki yaylalara göç ederken biz de okullar tatil olur olmaz hemen Niğde`deki Kayardı Bağlarına koşardık. Babamın ailesi Kolağasıların, Kayardı `da üzüm ve elma bağları vardır. Üç ay boyunca bütün yaz, o güzelim bağlarda geçerdi. Bağlardan elma ve üzümün dışında birçok çeşit meyve de bulunur. Meyvelerden kayısının sekiz on çeşidi, eriğin altı yedi çeşidi, kızılcık, şeftalinin beş çeşidi, armudun yedi sekiz çeşidi, kirazın beyazı üç beş çeşidi, ayva, Frenk üzümü, ceviz, badem, fındık, çilek, alıç, muşmula gibi...
Babaannem bu meyvelerden reçeller, marmelatlar, şekerler, meyve şurupları, üzüm pekmezi, dut pekmezi yapardı. Bütün bunları yaparken en büyük torunu ben olduğumdan beni yanına çağırır, yardım ettirirdi. On on bir yaşlarımdaydım, bu yardımlar sırasında farkında olmadan pek çok şeyi öğrenmişim. Babaannem reçellerini yaparken pek çoğunda tartı kullanmazdı. Çünkü meyveler ağaçlardan kovalarla toplanır, buz gibi kuyu suyuyla bol bol yıkanır, büyük kalaylı bakır tepsilere yığılırdı. Oradan ayıklanıp büyük bakır kalaylı leğenlerde toplanır, avluda büyük ocaklar kurulur, odun ateşinde kaynatılırdı. Babaannemin ölçüsü, büyük bir porselen komposto kâsesiydi. Mesela vişne reçeli yaparken vişne reçellerinin çekirdekleri çıkarılır, o kâsede toplanır. Bir kâse dolusu çekirdeklerinden ayıklanmış vişnelerin üzerine kâsenin yarımı kadar şeker dökülür. Bir gece, meyvelerin sularını salmaları için bekletilir ve sonrasında sabah kaynatılırdı. Babaannemin reçelleri arasında enteresan olanları da vardır.
Ben hem babaannemi yâd etmek hem de güzel reçelleri siz okurlarımla paylaşmak istedim. Bir de benden sonra gelen nesiller bu güzel tatları unutmasın, yapsın diye bir kitapta toplamak iyi olacağı için yazmaya karar verdim.
Canım babaannem, nur içinde yat. Bütün bu reçeller ağzında bulunsun.