Tükendi
Stok AlarmıGazeteci Tülay Cengiz kuşkusuz yapıtlarıyla tanıdığı ve hayranlık duyduğu Aziz Nesin’le kişisel olarak 1986’da, 1. Dikili Barış ve Özgürlük Festivali’nde tanışmış. O günden sonra da Tülay Hanım ve Aziz Nesin ailesi arasında, büyük yazarın yaşamdan ayrıldığı tarih olan 1995’e kadar gerçek¬ten yakın ve içten bir dostluk yaşanmış. Bu dostluğa Tülay Cengiz ailesinin 1986 tarihinde yedi yaşlarında olan kızları Eylem Gökçe de dahil.
Zaten Tülay Cengiz’in kitabının bence en ilginç yanı da küçük Eylem Gökçe’yle Aziz Dedesi arasında o tarihte baş¬layan ve yine Aziz Nesin’in yaşamdan ayrıldığı (Gökçe’nin de 17 yaşına ulaştığı) tarihe kadar süren dostluğun ürünü olan mektuplar oluşturuyor. Gerçi çok sayıda değil bu mektuplar. Fakat yine de onlarda büyük ustanın bazı temel kişilik özellikleri hemen görülüyor.
Bunlardan biri yaşanan anların günü gününe yazıya ge¬çirilmesi ve tarihinin de belirtilmesi konusundaki özenidir. Örneğin Gökçe’ye ilk mektubunda “mektuplarına tarih yazmayı unutma” diyerek bu konuda öğüdünü veriyor. Aziz Nesin’in bu özenini, yaşamın her anını, her yaşantıyı, geç¬mekte olan her saniyeyi önemsemek, kalıcılaştırmak duy¬gusu ve titizliğiyle açıklıyorum. Tıpkı hiçbir zaman dilimini üretimsiz geçirmeme konusundaki özeni ve titizliği gibi…
İkinci mektubunu Ankara’ya uçma öncesinde yazmış. Çünkü bunca iş ve koşuşturma arasında Gökçe’yi yanıtsız bırakmaktan korkuyor. Bu da çok az insanda bulunabilecek bir Aziz Nesin özelliğidir: Ciddiyet, görev duygusu, insana saygı.
Son (8.) mektupta, gözlerinin görme yeteneğinin çok azaldığını öğreniyoruz. Ama yine de Gökçe’nin mektubunu yanıtsız bırakmayacaktır…
Tülay Cengiz’in mektubunda başka pek çok yazarın ve yakınının Aziz Nesin’e ilişkin anılarından parçalar yer alı¬yor.
Büyük yazarın 6 Temmuz 1995’te Çeşme’de gece saat 01.10’da ne yazık ki bir dizi özensizliğin de etkisiyle yaşa¬mını yitirdiği anlara ilişkin anılar ise yürek burkucu.
Aziz Nesin’in tanımak, yakınında olmak bir ayrıcalıktı. Tülay Cengiz kitabıyla bu ayrıcalığın hakkını veriyor.