“Kırık olan”da estetik bir imkân yakalayarak yol alır Aynadaki Akşam. Bazen bir hayal ya da düş kırıklığıdır, bazen de parçalanmış bakışlar, pare pare akisler… Bu kırıklık ve beraberinde gelen hüzün, Fahri Kaplan şiirinin nüvesidir. Öyle ki şair: “çok şiir biriktirdim / bu da demek ki çok hüzün” der. Yalnız “keder” ve “gam”dan ibaret değildir buradaki hüzün. Karanlıktan başkadır, umut taşır; nitekim şairin kırık kadehinden sızan yine aşktır.
Aşk yanmaktır derler ya belki de bu yüzden ateş, kitabı sarmış durumda. Bir yangındır sürüyor… Hayalleri yorulsa da şair, güzel’e şiirler sunmaya devam ediyor. Sessizliği, yalnızlığı şiire susamış çünkü. Aşka sırtını dönmüş çağa inat, sevdanın yanından hiç ayrılmıyor: “her gün hayal kurduğumu görmüyor değilim / dünyamı masalında düşlerin örmüyor değilim”
Melale aşina dizelerle örülü Aynadaki Akşam… İkliminde denizin tadı ve eski şiirin rüzgârı… Kaplan’ın aradığı saf şiir midir bilinmez ama her daim güzel’in peşinde olduğu aşikâr:
“güzel sözü vasfedeyim diye
fahrî nicedir defter karalar”