Eski zamanlarda, yok yok belki de şimdiki zamanda kurulmuş bir Ay Şehri vardı. İşte bu şehirde bir masalcı, yumuşacık çimenlerin üzerinde oturup gizemli hikâyeler anlattı. Ay Şehri Masalları oldu onun dilinden dökülen sözler.
Durgun sularda yüzen peri kızları eteklerini kuruttular sakince, yıldızlar tek tek göz kırptılar Ay Şehri Masallarını dinlerken. Yakamoz daha bir ışıldadı gümüş rengi sularda. Görkemli gecelerin içinden, gök taşları yavaş yavaş ve hiç kimseleri incitmeden yeryüzüne indiler. Yemyeşil ormanlarda bir cümbüş ki sormayın gitsin!
Birbirinden sevimli canlılar el ele tutuşup ay ışığını seyre dalmış masalcının dizinin dibine oturdular. Onlar söylediler, masalcı dinledi. Onlar anlattılar, masalcı yazdı. Tertemiz, içten ve olduğu gibi… Ne güzel sesleri, ne tatlı nefesleri vardı her birinin.
Ve dünya tüm hızıyla dönüyordu. Yaşayanlar, anlatanlar, dinleyenler de öyle!