“Tarantula nasıl da simsiyah. Nasıl da kalın bacakları. Tüyleri yanına geldiğinde daha bir gürleşiyor, siyah bacakları daha bir kalınlaşıyor... Elleriyle dokunmak istiyor tarantulanın bacaklarına. Tarantulanın siyah bacaklarının yer yer zemininde, yer yer uzanan tüylerinde beliren turunculukları düşünüyor. Nasıl da güneşten hallice parlıyorlar! Bir vakit kalıyor öyle. Yere yakın, mahzun… Tarantulayı düşlüyor. Bir daha gelirse yakalayacak, gösterecek annesine. O zaman kim onu evine barkına almıyor, kimin aklı aksak, görsün annesi. Hakir gördüğü, vahşi sözleriyle yerle bir ettiği kişiliğinin varlığına soyunacak Nermin. Hem kendi gerçekliğini hem de annesinin sahteliğini doğuracak bu eve. Nermin’in doğru söylediğini gördükten sonra annesinin yüzüne çökecek olan kasvetli yenilgi mest edecek Nermin’i. Nermin tüm hayallerini her fırsatta manipüle eden zihnin kendi zihni karşısında ehlileştiğine şahit olup, kalender çabasını kutlayacak.”
Nihan Göğman, çok tanıdık insanların belki de asla tanımak istemeyeceğimiz hayatlarını, tüm çıplaklığıyla ve seçtiği karakterlere uygun üslubuyla gözler önüne seriyor.
Sokakta, caddede, otobüste; köyde, kentte gördüğümüz insanların öyküleri, Avucumdaki Tarantula...