*İnsan kendi için yaşamalı bir başkası için değil. Ve kendi hayatındaki önemli, önemsiz tüm olaylar seni bağlar. Bunlar, sadece senin sorumluluğundadır. Sen, senin sorumluluğunda olan bu olayları bir başkasının üzerine atarak sıyrılmaya çalışırsan kolaya kaçmış olursun. Bu ise anlık mutluluk verir sana. İntikam da böyledir. Anlık zafer çığlıkları attırır. Bırak anlık mutluluklar ve zafer çığlıkları, vicdanını örselemesin. Ne de olsa gece yatarken başını yastığa koyduğunda sen ve vicdanın olacak baş başa kalan.*
``Dolaşıyoruz beraber Kadıköy sokaklarında.
Her sokağını adım adım bildiğim bu yer her defasında çıkmazım oluyor.
Hangi sokağına adım atsam kendi içimde kayboluyorum.
İnsan evinde kaybolur mu oysaki.
Ben oluyorum.
Hüzün var bu gece Kadıköy`de.
Buram buram keder kokuyor.
Çocukluğum gidiyor elimden.
Babam gidiyor.
Her yolun sonunda Aras çıkıyor karşıma. Ama yine de çare olamıyor yolumu bulmama.
Anlıyorum ki o an, benim kayboluşlarım kendi çıkmazımda.`` diyen bir KADIN
*Hoş geldin Nisan.
Yüreğime sıcak bir esinti, hayatıma ise fırtınalı girişinle hoş geldin sen bana.
Biliyor musun, desem nerden bileceksin ki sanki; ama bilmeni istiyorum.
Sen benim hayatıma kalıcı olarak geldin. Hiç gitmeyecekmişçesine hem de...
Öyle bir an gelecek ki bedenin gitse yüreğin bende kalacak, yüreğin gitse kokun kalacak.
Sen illaki benimle olacaksın Nisan.* diyen bir ERKEK
Hangi yaşantıydı daha ağır olan ya da hangi bilinmezlikti yalnızlığa hükmeden?
Birbirine muhtaç iki kalp, iki terk ediliş, iki farklı yaşam ve kesişen tek bir yol…