Ahlakın ne olduğunu arıyorsak onu bulacağımız yer eyleyen insandır, başka bir yer değil. Yazılı metin veya söylencelerdeki kuşaklar boyunca kulağımıza fısıldanmış şeylerde ahlakın gerçekliğine sahip olamayız. Ahlak, yaşamın dümdüz, araya herhangi bir perde girmeden ve olabildiğince çıplak halde yaşanması durumunda görülebilir hale gelir. Göründüğü zaman hayret verici bir şey keşfedilir. Bu keşif, büyük bir keşfin, insanın hayvandan insana dönüşmek üzere yaptığı keşfin keşfedilmesidir. Eylem tamamen bir işlevsellik zemininde vücut bulan bir şey olarak görülebildiği takdirde onun ahlakla ilişkili olabileceğinden söz edilebilir. İnsan, ahlakı keşfederek insan olmuş, hayvansallıktan insanlığa evrilmiştir. Ahlak, işlevselliğin olumlanmasıdır ve bu olumlama ile bir taraftan köklerine bağlanırken bir taraftan da kutsallaşmıştır. Erdem, ahlaklı davranışın işlevselliğinin, yaşayan karakterlerde tutarlı ve kendinden emin bir şekilde hayata geçirilmesi ile tanınır ve insanoğlunun (ahlaktan sonra) ikincil ama bir başka büyük keşfidir. Ahlak, erdemle bağlantılı görüldüğü sürece köklerine olan bağını ve sahip olduğu yaratıcılığı sürdürebilir.