William Shakespeare
-“Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!” - Shakespeare, Hamlet
İngiliz şair, oyun yazarı ve tiyatro oyuncusu ve Rönesans Dönemi’nin büyük isimlerinden William Shakespeare’in doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, 26 Nisan 1564 yılında Stratford-upon-Avon (Günümüzde Warwickshire iline bağlı olan ilçe kısaca Stratford olarak da bilinir.) adındaki bir kasabada vaftiz edildiği bilinmektedir. Shakespeare’in babası yerel bir tüccar ve işadamıydı; annesi ise bir toprak sahibinin kızıydı.
Shakespeare, İngiliz Dili’nin en önde gelen yazarı olarak değer görmektedir. Shakespeare, sıklıkla “Ulusal Şair” ve “Avonlu Ozan” şeklinde de anılmaktadır. Hayatı boyunca kırka yakın tiyatro oyunu, yüzü aşkın sone yazmış olan Shakespeare’in, aynı zamanda - yazarı gerçekten de Shakespeare olup olmadığı kesin olmayan - birkaç şiirde ve beyitte adı geçmiştir. Shakespeare eserleri dünya üzerinde canlılığını koruyan her dile uyarlanmıştır ve bu oyunlar başka oyun yazarlarının eserlerinden daha çok sahne almıştır. William Shakespeare, Anne Hathaway ile evlendiğinde 18 yaşındaydı. Üç çocukları oldu: önce Susanna, daha sonra da Hamnet ve Judith adında ikizler dünyaya geldi.
Shakespeare’in evlendikten sonraki hayatı hakkında kayda değer bir bilgi yoktur; lakin Üstad’ın günlerinin büyük bir çoğunluğunu Londra’da oyunlarını ve şiirlerini yazarak ve kendi yazdığı oyunlarda rol alarak geçirdiği düşünülmektedir. 1585 ve 1592 yılları arasında Londra’da oyuncu, yazar -ve daha sonra adı “Kral’ın Adamları” şeklinde anılacak -“Lord Chamberlain’in Adamları” adında bir sahne sanatları topluluğunda hissedar olarak başarılı bir çalışma hayatı sürdürmüştür.
1600’lü yılların ilk çeyreğinde, doğduğu ilçeye geri döndü ve birkaç yıl sonra 52 yaşındayken orada hayatını kaybetti. Shakespeare, konağının büyük bir kısmını büyük kızı Susanna’ya miras olarak bıraktı. Rönesans Dönemi, 16. yüzyılda kilisenin mutlak güç olarak görülmesi algısını kırdı. Bu bağlamda birey, yalnızca bir “kul” değildi; insandı ve herkesin kendine has duyguları ve durumları vardı. Sonraki yüzyıllarda kendini gösterecek Romantizm akımının bu nedenle oluşmaya başladığı düşünüldüğünde, bu dönemin edebî eserlerine hakim olan duyguların dışa vurumu, coşku ve hayalgücü kesin bir netlikle görülmektedir.
Shakespeare’in trajedi ve trajikomedi eserleri incelendiğinde özellikle baş karakterlerin davalarına son derece adanmış ve aşırı derecede coşkulu oldukları görülür. Shakespeare’in trajik karakterlerine ve şiirlerine bakıldığında hissedilen duygu yükü göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür. Tiyatro eserlerinde olduğu gibi şiirlerinde de genellikle tarihi olaylara ve mitolojiye atıfta bulunur.
Bu konuda en iyi örneklerden biri Hamlet karakteridir. Danimarka prensi Hamlet, babasının ölümünün ardında yatan gerçeği öğrendiğinde duygusal anlamda büyük bir yıkıma uğrar ve babasının intikamını alıp onun ve kendisinin şerefini kurtarmak için ant içer. Hamlet’in amcası, Hamlet’in babasını öldürerek tahta geçmiştir ve Hamlet’in annesiyle evlenmiştir. Hamlet’in yaşama amacı, babasının intikamını almaktır artık. Babasının ölümüne sebep olduğu için Hamlet, annesini de suçlamaktadır ve bir gün onunla yüzleşir. Her şeye rağmen annesine merhametli davranmaya çalışır; fakat ona karşı sivri dilli olmaktan kendini alamaz.