Hoş geldin aşk. Hoş geldin yüreğime. Evime, soframa, aileme hoş geldin. Ben bunca yıl nefret büyüttüm içimde, kin büyüttüm, intikam büyüttüm. En güzel yıllarımı alıp götürdüler. Oysaki ben her türlü güzelliği kapkara bir perdenin ardından izlemişim, bilemedim.
Seni seviyorum diyemem ben. Kızınca sesimi yükseltmeyi, korkunca bağırmayı, heyecanlanınca haykırmayı, üzülünce ağlamayı bilirim de sevince sevdiğimi söylemeyi bilemem ben. Öfkeyi öğrettiler bana küçücükken terk ederek. Nefreti öğrettiler hem de en çok sevmem gerektiğinde. Sevgi kimden gelirse gelsin, açtım kollarımı bekledim hep. Ama kollarım iki yanıma düştüğünde çoktan unutmuştum sevmeyi.
Kulak verin sesime. Bir genç kızın çığlığına, bir çocuğun haykırışına kulak verin. Belki daha adı bile konmamış bir çocuktur yürekte acıyı büyüten.
Ama eyvah! Uzaklarda bir yerlerde bir annenin yüreği kanar durur. Acılar sağılır memesinden süt yerine. Ağıtlardır yakılan bir evladın ardından, o duymasa da, bilmese de…
Taş yürekli doğmadım ben. Bir bir döşediler o taşları elleriyle yüreğime. Oysaki aşk varmış, sevda varmış dünyalar dolusu. Bir düştü mü insanın yüreğine aşk, çiçekler açarmış dört bir yanında.Şimdi yeniden açtım sevgiye kollarımı. Olsun varsın. Kanata kanata sökün o taşları, döşeyin sevgi çiçeklerini. Ama bir daha terk edilmeye dayanamaz bu yürek. Bir daha kollarımı iki yana düşürmeyin benim…
Aşktan da üstün duygular vardır hayatta. Aşılmaz engelleri aşar, yenilmez zorluklara göğüs gerer. Sevgi vardır, saygı vardır örneğin. Bir acıyı paylaşarak azaltmak, bir umudu paylaşarak çoğaltmak vardır. Yani el ele sırt sırta vererek mutluluk üretmek vardır. Kısaca paylaşmaktır bu. Hayatı, emeği, sevinci, bir dilim ekmeği paylaşmak ...
Yaşamın anlamı budur. Bir evi yuva yapmak, onu sevgiyle ısıtmak budur.