OKUMADAN EVVEL, SÖYLEMEK İSTERİM Kİ,
En güzel enerjilerle beslenmiş, içindeki farz-ı misal mesut insanların yaşadığı o görkemli şehirlerin seyahat namesi değil bu kitap.
Işıl ışıl parıldayan, içinde envai renklerin olduğu harika yalılarda, köşklerde geçen ve belki de sizin her gün yaşamayı hayal ettiğiniz o zengin, gösterişli hayatlara yerleşmeye çalışan sırça bir aşkın masalı değil bu kitap.
Sakin bir odada bağdaş kurup, konsantre olarak sizi huzura erdirmeye çabalayan ben merkezli olumlamalar bütünü de değil bu kitap.
Bu kitap sadece bir hakikat…
İnsanlığın acınası hakikati...
Bu kitap, görüp de görmezden gelinen, duyup da duymazdan gelinen, önemsizleştirilen ama bir o kadar da insan varlığının idamesi için önemli olan hakikatlerin içinde var olduğu, henüz açılmamış, pinhan bilinçlerimizde bir sandıktır.
Ve bu kitap, dipsiz bir kuyuya atılmış gerçeklerin kifayetsiz çığlıklarıdır.
Ya bu kuyuya elinizi uzatın ve duymazdan geldiğiniz umutsuz çığlıkları o melun kuyudan çekin çıkarın ya da her zamanki gibi kulaklarınızı tıkayıp onları yine duymazdan gelin ve kendi sırtladığınız hayatınıza merhametin farkındalığını katmadan devam edin.
Sözüm ona, gerçek dünyada nasıl yaşadığınıza dair yüzleşecek cesaretiniz yoksa,
BU KİTABIN SAYFALARINI SAKIN AÇMAYIN!