O günlerde farkında olduğum bir şey varsa, o da şuydu. Artık her şey değişiyordu. Kendi içime yaptığım uzun soluklu yürüyüşlerde kimseyle karşılaşmamış olmam, bunun en büyük kanıtı sayılırdı. Büyümüştüm ve bunu yapmaya da devam ediyordum. Birçok kişi için kısa, ama benim için fazlasıyla uzun olan bu zaman diliminde, bazı şeyleri çok iyi öğrenmiştim mesela; İnsanın iç acılarının toplamı eşittir gözyaşıydı. Ya da şirinlerin mantardan yapılma evleri çoktan tas kebabına ya da bir tür salataya ara malzeme olmuş ve afiyetle yenmişti. Aşktan ölenlerin sayısı, ishalden ölenlerin sayısından kat be kat aşağıydı. Bunları biliyordum ama yinede…