Salih söylenenleri tek tek yaptı.
Gözlerini yumdu.
Çenesini kenetledi.
Dilini yapıştırdı damağına.
Ona seslen. O seni duyacak. Memleketinde falan değil. Senin içinde, ta içinde. İçinde değilse seni ateşlerde kavuran nedir? Memleketteki zavallıyı ne yapacaksın? Bağırıp onu rahatsız etme. Elleme, o da seni çağırsın ta yüreğinin ortasından.
Her şey susmuştu Salih ile beraber.
Salih hiçbir ses duymaz olmuştu. En derininden geçirdi Gülbahar’ın adını.
Göğsünün ortasında, içten içe bir hareketlenme oluyordu. Aman Allah’ım, bir ses kendine sesleniyordu:
*Salihhh!*
Birdenbire içi kabarmaya başladı.
Açma gözlerini!
Kim çağırıyordu? Kim kimi çağırıyordu?
Şakir dudaklarını Salih’in kulağına yanaştırdı:
Sen mi onu çağırıyorsun, o mu seni?